10 Temmuz 2014 Perşembe

TÜRKİYE'NİN YENİ BOYBAND GRUBU :ALOO

Böyle aniden yazma kararı alaraktan oturdum bilgisayarın başına. Nedeni ise ülkemizin de bir boyband yani erkek müzik grubu çıkarmış olması. Twitterda bikaç paylaşım görünce bir merak açıp izledim. Yorumları da okuduktan sonra bir şeyler karalayayım dedim. 

Grubumuzun ismi Aloo ve 4 kişiden oluşuyor.Grup üyeleri ise ;ERDİ,ADNAN,KADİR ve YİĞİT'TEN oluşmaktadır...

  Çıkış parçaları ise Şans. Bir kısım izleyici grubu eleştirenlere ‘Türkiye’nin ilk grubu. Biraz destek olsanıza’ kanısındalar. Bir grupta Amerikan ve Kore gruplarının çakması olduğunu söylemiş ve bayağı ağır eleştirilerde bulunmuşlar. Ve gelelim benim naçizane yorumuma. Şimdi efenim izledim iyi hoş ama görünen o ki ortada çok da büyük bir emek yok. Hatta bayağı vücut geliştirme merkezine gidip dört oğlan seçip bir grup kurmuşlar izlenimi oluşturuyorlar insanda. Klip, dans, sözler fazlaca amatör. E diyecekler ‘Destek olsanazaaa’ bende diyorum ki yapsınlar güzel bir şarkı, çeksinler güzel bir klip e güzel de dans ettiler mi kim önlerinde durur ki onların. 

Şubat gibi tanıtımlara başlamışlar gördüğüm kadarıyla ama öyle bir çıkış yapmışlar ki ne klip altyapısı ne dans var. Kore’nin ve Amerika’nın bu sektörden fazlasıyla kar ettiğini biliyoruz, e bizde yapalım demişiz ama usulüne uygun olaydı bari. Böyle lönk diye çıkılır mı be arkadaşım. Diyorlar ki K-pop da ilk çıktığında iyi miydi sanki? Takip edenler bilir ilk çıkan grupların bile neredeyse 3-5 ay önce tanıtımlarına başlanır. Bundan önce bunun eğitimi vardır. Danslar şovlar hepsi tamamdır. Klip animasyon filmlerden çıkmış gibidir. Elbette onların şu haliyle bizimkini kıyaslamamız saçma ama eksiklerimizi söylemeden de edemiyorum. Örnek veriyorum Kore’de grup üyeleri çekirdekten alınır böyle üç beş sene eğitilir. Bir staj dönemleri vardır yani. Eğitimlerine sadece müzik değil dil, dans da dâhildir. Madem örnek alıyoruz böyle disiplinli yönlerini alsaydık keşke diyorum. 

Ayrıca klipte benzerlikler gözüme çarpmadı değil. Belki benim hüsn-ü kuruntum ama mesela isim Aloo. İki o ile, aklıma hemen SHINee geldi nedense ayrıca SuJu, EXO, TVXQ, SHINee gibi grupların şirketinin ismi SM TOWN olarak da anılır bizimkilerinki ise Hometown vee son bomba klipte Mr. Simple’daki hareketin nerdeyse aynısını gördüm. Diyorum ya belki benzeyen bir şey aradığımdan bana öyle geldi gibi. 

Sözlerine gelecek olursam eğri oturup doğru konuşalım. Sözler azcık birazcık saçma. Ha K-pop’un her şarkısı anlamlı mı elbette hayır. O yüzden bu kısımda çok da karşılaştırma yapma taraftarı değilim ben. 

K-Pop gibi gelişmiş bir sektörle bizim kundaktaki grubumuzu karşılaştırırsak kimin ağır basacağı tabii ki aşikar. Bizimkiler örnek almışlar ortaya bir şeyler çıkarmaya çalışmışlar. Umarım daha fazla özen daha fazla yatırımla çok daha güzel işler ortaya çıkarırlar. Demem o ki bu olmamış ama bir dahakine daha iyisi çıkar, çıkmalı yani. Gerekli özen gösterildiğinde ortaya zaten çok daha iyi işler çıkar elbette biz de o zaman desteklerimizi esirgemeyiz.

25 Haziran 2014 Çarşamba

JOHN GREEN
















Hayatın Anlamını Bulmanın, Âşık Olmanın ve Alınan Her Nefesin Farkına Varmanın Öyküsü

On altı yaşındaki kanser hastası Hazel Grace'in birkaç yıl daha yaşamasını garanti eden tıp mucizesine rağmen hastalığı ölümcüldür ve konulan teşhisle birlikte yıldızlar, öyküsünün son bölümünü çoktan kaleme almıştır. 

Fakat Augustus Waters isimli yakışıklı bir sürpriz karakter, Kanserli Çocuklar İçin Destek Grubu'nda boy gösterince Hazel'ın hayatı bambaşka bir yöne sapar ve bu zeki çocuğun çekimine karşı koyamayan kızın öyküsü yeniden yazılır... 




  • TIME dergisi, 2012'nin En İyi Romanı




  • Goodreads, 2012'nin En İyi Genç Yetişkin Kitap Ödülü




  • New York Times'ın En Çok Satanlar Listesinde #1




  • Wall Street Journal'ın En Çok Satanlar Listesinde #1




  • Amazon'un En Çok Satanlar Listesinde #1




  • Indiebound'un En Çok Satanlar Listesinde #1








  • "Hayata, ölüme ve araya sıkışanlara dair bir roman olan Aynı Yıldızın Altında, John Green'in en iyi kitabı. 

    Kahkaha atıyor, ağlıyor, hızınızı alamayıp tekrar okuyorsunuz." 
    Markus Zusak, Printz ödüllü bestseller yazarı 

    "Aynı Yıldızın Altında evrensel konuları ele alıyor: Sevilecek miyim? Hatırlanacak mıyım? Bu dünyada bir iz bırakabilecek miyim?"
    Jodi Picoult, New York Times bestseller yazarı

    "Dâhiyane... Çok etkileyici... Güçlü ve saf duygularla korkusuzca yüzleşebiliyor." 
    TIME

    "Green, okurların aklından uzun süre çıkmayacak, göz kamaştıran iki gencin öyküsünü iyi bir gözlem yeteneği ve empatiyle anlatarak, rafta duracak bir kitaptan ötesini yazmayı başarmış." People

    "Bu romanı çekici kılan şey dakikada bir heyecanlı bir patlama yaşanması değil, 'sayılı günler içinde sonsuzca' yaşamaya çalışan karakterlerin gerçekliği."
    The Washington Post

    "Buruk bir komedi, akılları baştan alacak bir romantizm ve insana hayat ile ölüme dair sorulan büyük soruları keyifle ve uzun uzun düşündüren bir kitap."
    Horn Book

    "Aynı Yıldızın Altında bir aşk hikâyesi. Son dönem edebiyatın en içten ve dokunaklı romanlarından biri ama aynı zamanda korkunç bir zekâ, cesaret ve hüznün varoluşsal trajedisini de anlatıyor." 
    Lev Grossman, TIME






    İlk Aşk       Konu ilişkiler oldu mu, Colin Singleton'ın tipi Katherine isimli kızlar… Ve konu Katherine isimli kızlar oldu mu, Colin her seferinde terk ediliyor. Tam sayı vermek gerekirse, on dokuz kere. Bir yol macerasına atılan, evden kilometrelerce uzaktaki bu anagram âşığı, hali harap, üstün zekâlı gencin cebinde on bin dolar, peşinde kana susamış bir yaban domuzu ve hemen yanında televizyon bağımlısı, şişman dostu vardır… Ama bir tane bile Katherine yoktur. Yarattığı formülle tüm romantik ilişkilerin geleceğini hesaplamayı uman Colin, Katherine Öngörülebilirliği Teoremi'ni ispatlamak için debelenmekte, tüm Terk Edilenler'in öcünü almanın ve sonunda kızı kapmanın peşindedir. Aşk, dostluk ve ölü bir Avusturya-Macaristan arşidükü, insanın kendisini yeniden keşfetmesini konu alan bu çok katmanlı romana şaşırtıcı bir son ve sıcacık bir yön katıyor.

    "Green, bıçak gibi keskin ve zekâ dolu bir başka öykü daha kaleme almış. Komik sayfalarda karşımıza kâh müthiş keyif veren toy ve gösterişçi karakterler, kâh entelektüel bir üslup çıkıyor." 
    -Booklist-

    "Kahkaha attıracak kadar komik… Kendisinden önce gelen pek çok Amerikan yapımı yol öyküsüne hem bir övgü hem de bir taşlama." 
    -The Horn Book-

    "Her detay göz önünde bulundurulmuş, hikâye zarafet ve kaçınılmaz bir devinimle akıp gidiyor." 
    -New York Times Book Review-

    "Diyaloglarla birlikte şiir gibi akıp giden konu yabancı diller, denklemler ve detaylı dipnotlarla canlanıyor. Romantizm, matematik ya da basitçe iyi bir hikâye okumak isteyen herkesin ilgisini çekecek." 
    -VOYA-

    "Bu komik roman üslup açısından Alaska'nın Peşinde ve Aynı Yıldızın Altında'dan ayrılsa da zekice kurulmuş diyaloglar ve merak uyandıran karakterleriyle ortak bir paydada buluşuyorlar." 
    -Kliatt-

    "Romantizm dolu, hüzünlü ve dokunaklı sahnelerden ironik ve eğlenceli üsluba, matematikle harmanlanmış, her şey dâhil bir öykü. Keyifli, gerçekten karmaşık ve müthiş eğlenceli." 
    -Kirkus Reviews- 
       


    Alaska'nın Peşindeİlk içki, ilk şaka, ilk dost, ilk aşk, son sözler...

    Miles Halter, ünlülerin son sözlerine bayılan, sıradan bir gençtir. Evindeki güvenli hayata katlanamadığından François Rabelais'nin ölmeden hemen önce "Büyük Belki" olarak betimlediği bilinmezin ne olduğunu bulabilmek için yatılı okula yazılır. Onu Culver Creek Lisesi'nde, aralarında Alaska Young da olmak üzere pek çok şey beklemektedir. Zeki, komik, son derece seksi ama bir o kadar perişan halde olan Alaska, Miles'ı kendi labirentine sürükleyecek ve "Büyük Belki" arayışında ona yol gösterecektir.

    Michael L. Printz Ödülü'ne layık görülen Alaska'nın Peşinde, bir hayatın başka bir hayat üstünde ne kadar kalıcı izler bırakabildiğini muhteşem bir dille anlatıyor. Pek çok ödül sahibi John Green'in bestseller olan bu kitabı, çağdaş kurgu kitaplar arasında çığır açan yepyeni bir ses.

    "Bu harika öyküyü okuyan kızlar hüzünlenecek, erkekler Alaska'nın vanilya ve sigara kokusunda aşkı, tutkuyu ve özlemi bulacak."
    -Kirkus-

    "Holden Caulfield'ın ruhu hayat bulmuş." 
    -Kliatt-

    "Bu kitabı diğerlerinden ayıran, Miles Halter'ın zeki, öngörülü, acı dolu fakat güçlü sesi." 
    -Chicago Tribune-

    "Hem komik hem hüzünlü, ilham veriyor ve meraklandırıyor." 
    -Bookpage-

    "Muhteşem bir son… bu kadar iyi bir kitaba yakışıyor." 
    -Philadelphia Enquirer-

    "Sevimli ve fazla alçakgönüllü esprilerle dolu… Yazar, Alaska'nın karanlığını sevecen ve bir o kadar enerji dolu bir ışıkla aydınlatıyor." 
    -School Library Journal-

    "John Green çok etkileyici bir roman yazmış. Hayat, sevgi ve insan olmanın gizemleriyle dolu labirente balıklama dalıyor. Bu kitap hayatınıza dokunacak, o yüzden sakın oturarak okumayın! Ayağa kalkın ve'Büyük Belki'ye doğru bir adım atın." 
    -K. L. Going, Michael L. Printz Onur Ödüllü Yazar-




    Kağıttan KentlerKendini ararken kaybolmanın ve yeni bir başlangıçla hayat ile aşkı keşfetmenin hikâyesi...

    Quentin Jacobsen tüm hayatını, maceraperestliğin kitabını yazmış Margo Roth Spiegelman'ı uzaktan severek geçirmiştir. Bu yüzden Margo tıpkı bir ninja gibi giyinmiş halde penceresine tırmanıp zekice planladığı intikam savaşına onu davet edince Quentin, Margo'nun peşine düşer.

    Genç kızla sabaha kadar ortalığı karıştırdıktan sonra okula giden Quentin, her zaman bilinmezlerle dolu olan Margo'nun artık tam bir gizeme dönüştüğünü keşfedecektir. Fakat kısa süre sonra ipuçları olduğunu ve bunların kendisi için bırakıldığını fark eder. Birbirinden bağımsızmış gibi görünen ipuçlarının peşinde inatla ilerlemesine rağmen Quentin, Margo'ya ne kadar yaklaşırsa, tanıdığını sandığı kızdan o kadar uzaklaştığını görecektir...

    "Hem kahkaha attıracak kadar komik hem de gerçekten dokunaklı." 
    -Kliatt-

    "Green'in kalemi hayret verici... Bir şeyin nasıl hissettirdiğini, göründüğünü, etkilediğini sayfa sayfa belgeliyor. Büyüleyici, zekice kurgulanmış ve fazlasıyla duygusal." 
    -School Library Journal-

    "Green sadece sıradışı bir zekâya sahip değil, aynı zamanda derinlemesine düşünen ve duygusal biri. Ayrıca muhteşem üslubu, eğlenceli ve aydınlatıcı metinleriyle mükemmel bir uyum içinde." 
    -Booklist-

    "Printz ödüllü Green ne yapması gerektiğini iyi biliyor; derin ve zeki bir oğlan ile bu oğlanın sevgisini, okurları tatmin edecek bir üslupla sunuyor: İçten ve gerçekten komik diyaloglar, iç içe geçmiş ancak inandırıcı bir gizem ve tadından yenmeyen yan karakterler." 
    -Kirkus Reviews-

    "Keyifli, zekâ dolu diyaloglar ve insanı şaşırtacak derinlikte bir sezgi yeteneği... Gerçekten etkileyici bir kitap." 
    -VOYA-




    7 Haziran 2014 Cumartesi

    HERŞEY SEN DE GİZLİ...

    HERŞEY SEN DE GİZLİ

    Yerin seni çektiği kadar ağırsın
    Kanatların çırpındığı kadar hafif..
    Kalbinin attığı kadar canlısın
    Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
    Sevdiklerin kadar iyisin
    Nefret ettiklerin kadar kötü..
    Ne renk olursa olsun kaşın gözün
    Karşındakinin gördüğüdür rengin..
    Yaşadıklarını kar sayma:
    Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

    Ne kadar yaşarsan yaşa,
    Sevdiğin kadardır ömrün..
    Gülebildiğin kadar mutlusun
    Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
    Sakın bitti sanma her şeyi,

    Sevdiğin kadar sevileceksin.
    Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
    Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
    Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
    Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
    Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
    Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
    Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
    Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
    Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
    Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
    Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

    İşte budur hayat!
    İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
    Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
    Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
    Çiçek sulandığı kadar güzeldir
    Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
    Bebek ağladığı kadar bebektir
    Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
    Sevdiğin kadar sevilirsin...

    6 Haziran 2014 Cuma

    BAĞLANMAYACAKSIN...

    Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. 

    " O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin. 

    Demeyeceksin işte. 

    Yaşarsın çünkü. 

    Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. 

    Çok sevmeyeceksin mesela. 

    O daha az severse kırılırsın. Ve zaten genellikle O daha az sever seni, Senin O'nu sevdiğinden. 

    Çok sevmezsen, çok acımazsın. 

    Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. 

    Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini... 

    Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. Senin değillermiş gibi davranacaksın. 

    Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın. 

    Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın. Çok eşyan olmayacak mesela evinde. 

    Paldır küldür yürüyebileceksin. 

    İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin. 

    Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi, ayı, yıldızları... Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak. 

    "O benim." diyeceksin. 

    Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir Şeylerin... Mesela gökkuşağı senin olacak. İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın. 

    Mesela turuncuya, yada pembeye. Ya da cennete ait olacaksın. 

    Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın. 

    Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. 

    İlişik yaşayacaksın. 

    Ucundan tutarak... 



    CAN YÜCEL                                                                                                                                                    
          

    5 Haziran 2014 Perşembe

    SAÇLAR....


    OJELER...














    ÜNLÜLER

     
     Demi Lovato yine saç rengini değiştirdi!
    Son zamanlarda saçının rengiyle sık sık oynayan çıtırımız Demi Lovato, buna bir süre ara verip saçını dinlendirecekti ama yapamadı. Dün gece geç saatlere kadar stilistiyle yeni saç rengi için çalışan Demi, şu an bir kısmı gümüş ve mor karışımı saçlara sahip. Sence nasıl olmuş? :)

    Liam Payne ve Sophia Smtih aşkı kaldığı yerden devam ediyor.
    Geçtiğimiz haftalarda kız arkadaşı Sophia Smith’le olan ilişkisini bitiren Liam Payne, daha fazla dayanamadı ve Sophia ile tekrar denemeye karar verdi. İkili kısa süre önce bir otelden el ele çıkarken görüldü. Bugünlerde Liam’ın yüzü yeniden gülüyor.
    Selena Gomez’in Nepal’e neden gittiği belli oldu.
    Biz onu sadece son zamanlarda zor günler geçirdiği için tatile çıktı sanıyorduk, meğer kızımız UNICEF için seyahatteymiş. Nepal’deki çocuklarla bol bol vakit geçiren Selena hem kafasını dinlemiş hem de güzel bir iş yapmış.


    Liam Hemsworth sette yaralandı.
    Bu aralar “The Hunger Games: Mockingjay Part 2” filminin çekimleriyle meşgul olan Liam Hemsworth, sette ufak bir kaza geçirdi. Ayak bileğini inciten Liam’ın sette topallayarak gezdiği görüldü. Umarız çabucak iyileşir:).

    Emma Watson artık üniversite mezunu bir oyuncu!
    “Harry Potter” serisinin güzeli, beş yılın ardından Brown Üniversitesi’nden mezun oldu. İngiliz Edebiyatı okuyan fıstık, “Harry Potter”ın son filmi için eğitiminin bir kısmını Oxford Üniversitesi’nde almıştı. Törende annesi de Emma’nın yanı başındaydı. Tebrikler Emma!